Dış politika içler acısı. Sorunlu olmadığımız komşumuz yok. Kıbrıs’la, Azerbaycan’la bile sorun yaşadık.
İç politada kimin eli kimin cebinde belli değil. Kim kimin savcısı, kim kimin hakimi belli değil. Paralel devlet diyor Erdoğan. Katılıyorum ama bu yapılan 17 Aralık’ta yoktu. Çok eskiye dayanır. İşine geldiği için sustun. Oklar sana dönünce paralel devleti farkettin birden. Yazın %50’yi zor tutuyordun, şimdi 76 milyon olduk.
Kürt meselesi adı altında Öcalan ile görüşüyorsun ama Uludere’nin hesabını sormuyorsun.
“Reyhanlı’da 53 sünni vatandaşım şehit edildi” diyerek insanları mezheplerine göre ayırıyorsun. Bunun adı mı müslümanlık? Camide içki içildi, görüntüleri elimizde var, cuma yayınlayacağız dediniz. Kaç cuma geçti hala ses yok? İnsanları kışkırtmaya çalışmak mı müslümanlık?
Verginin vergisini alıyorsun, milletvekili maaşlarına %50 zam yapıp utanmadan zor geçiniyoruz diyorsunuz ama 5 kişilik bir aile 3 öğün çay, simit yiyebilecek kadar para veriyoruz diyorsunuz. Geçtim çayı, simite yetmiyor o para.
Tecavüzcüler serbest kalırken bir kere yargıya seslendiniz mi?
Gezi Parkı olaylarında “Benim polisim” diyenler, vekil oğlu tartıştığı polisleri “ip” gibi dizerken tepki gösterdiniz mi?
20 yaşında bir çocuk dövüle dövüle öldürüldü, sesiniz çıkmadı. Bir çocuk ekmek almaya giderken kafasına fişek kapsülü yedi, sesiniz çıkmadı.
Milli Eğitim, sistem değişikliğinden delik deşik oldu. Neredeyse 2 yılda bir milli eğitim bakanı değişiyor.
Gazeteciler, televizyoncular işimden, ekmeğimden olurum kaygısıyla haber yapamaz, soru soramazken özgürlükten mi bahsedeceğiz?
Ergenekon’da, Balyoz’da sahte deliller var diye bas bas bağrılırken duymuyordunuz ama şimdi aynı kişiler orduya da kumpas kurmuştu diyorsunuz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın ama zamanı gelince sana da dokunuyor işte.